Ercan Kesal’a

Kalpten ağır ne taşınır
Yolların ruhu olan bu varlığımda?

Dalgalar bütün bir denizi taşır
Cılız atlar gibi köpürerek

Ben de öyle taşırım bu kalbi
Bekleyen kıyıları yüzüme resmederek

Aslında ne deniz vardır ne de kıyı
Bir mavi sancıdır aklımızda çırpınan

Her dalgasının ardından
Neye karışacağını bilemez insan

Sonsuz duvarı önünde boş hayatın
Ard arda vurur denizsiz dalgalar

Girdabın çizdiği koskocaman bir gül
Ötekinde ölmenin soyut çiçeği

Boş derinliklere çağırır beni
İşvenin kine döndüğü bilinmezliğe

Son bir umut dünyanın çağıltısı
Sığınacağım varlık, tatlı nefesiyle zaman

Bilindik tanrılarla tasarladığımız hayat
Masalların dilinden öte olmayan yolculuklar

Gölgesinde nesnelerin kıvandığı inanmak
Özümüzü koruyan büyülü kabuk

Belki büyü de değil, aşktan öte hakikat
Her sözcüğe doğum kokusunu veren saflık

O cömert tekne, o güneşsel hamur,
O iyilik yosunu, tuzun yekpare dudağı

Kabuğum nerde benim
İçine sığınıp sonsuz türkümü çığırayım

Götürsün onu akraba rüzgar
Götürüp çarpsın dalgaların sedefine

Hiç bilmeyeyim, yol nedir, yolculuk ne
Hep aynı deniz olsun gözlerimde

Düşünmeyeyim denizin kapıları hakkında
Deliliktir böyle düşünmek

Kalsın, Tanrı’nın ya da insanın umudu
Artık her neyse, söz’le bölünmesin varlık

Tek metafizik, denizde köpüren atlar
Çatılarda kiremitlerin sıralanışı

Böyle olsun, yalvarırım size dalgalar
Yollar evime götürsün beni artık

Dilsizin duası, çolağın tokadıyla açılan
Bir kapı yapacağım günahlarımdan

Harika denizini sarmaşıkların
Biricik imgem sayacağım

Yeterince sözcük taşıyacak çünkü
Sizin yeterince köpük taşımanız gibi

Konuşmak için aşkın ağzından
Konuşmak için kalbin tek ağırlığından.

Adnan Özer 20 Temmuz 2005 Taşlıtarla